18 Nisan 2013 Perşembe

Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk


Masumiyet Müzesi Orhan Pamuk

“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” gibi vurucu bir cümleyle başlıyor kitap ve daha ilk cümlesinden okuyucuyu mutluluk üzerine düşünmeye sevk ediyor. 

Masumiyet Müzesi, tipik bir Orhan Pamuk karakteri olan zengin Nişantaşılı bir ailenin oğlu hassas ve duygusal Kemal ile uzak bir akrabalarının kızı güzeller güzeli Füsun’a duyduğu tutkunun hikayesini anlatıyor. Hayatın bolluk içinde geçtiği bir dönemden geçen Kemal’in hayatında hem güzel, eğitimli ve iyi bir aileden gelen, nişanlanmak üzere olduğu sevgilisi Sibel, hem de özgürce cinselliği yaşadığı tutkulu aşkı Füsun vardır. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen başdöndürücü günlerin sona ermesi üzerine Kemal o hep en çok mutlu olduğu ana dönmek için çabalar. Bunun için bulduğu yol Füsun’un kokusunun sindiği eşyaları toplamak ve onu hayal etmektir. Böylelikle Kemal Füsun koleksiyonunun ilk parçalarını toplamaya başlar. Yıllarca devam eden ve hiç azalmayan bu tutkusu nedeniyle topladığı eşyalardan Masumiyet Müzesini kurmaya ve kitabını yazdırmaya karar verir.

Peki neden Masumiyet Müzesi demiş bu müzeye Kemal bey, tutku, aşk, Füsun'un müzesi de olabilirmiş diyebilirsiniz. Açıkçası ben de kitabı okumaya başladığımda masumiyet olarak adlandırılabilecek bir şey görememiştim, ancak ilerleyen sayfalarda Kemal'in pek çok kişinin imrendiği hayatından vazgeçip Füsun'u ve mutluluk anlarını geri getirebilmek için çabalaması Kemal'in masumiyetine okuyucuyu fazlasıyla ikna ediyor.

Kitap, Kemal'in topladığı eşyaları sergileyeceği müzenin rehberi olarak düşünülmüş. Her bir bölümde toplanan eşyaların hikayesi anlatılmış. Geçtiğimiz yıl Çukurcuma'da açılan müzede eşyalar, kitapta anlatıldığı gibi bölüm bölüm sergileniyormuş. Müzeyi özellikle Füsun'un kayıp küpesini, Jenny Colon marka çantayı ve Kemal'in yürüttüğü çeşit çeşit köpek biblolarını görmek için en yakın zamanda ziyaret edeceğim.

14 Nisan 2013 Pazar

bloglovin

<a href="http://www.bloglovin.com/blog/7009345/?claim=x6p6pmj8tkb">Follow my blog with Bloglovin</a>

10 Nisan 2013 Çarşamba

Taksim Gezi Parkı Festivali

AKM, Emek Sineması derken Taksim Gezi Parkı da rantçılardan nasibini almak üzere. İstanbul'un kalbi olarak görülen Taksim'in göbeğindeki bu yeşillik alana kafayı takan başımızdaki rantçılar tarihe çok sahip çıkmasını bilirlermiş gibi yıkılan Topçu Kışlası'nı tekrar inşa edecekleri yalanını halkımıza yutturmaya çalışıyor. Yapılacak binanın ne olacağı yani hangi kodamanın AVMsi olacağı şimdilik muamma.

Selçuk Erdem Penguen

Bu gidişe bir dur demek, "Taksim ne bazı kodamanların ne petrol zengini turistlerin, Taksim İstanbulundur." demek için 13 Nisanda Taksim Gezi Parkı festivaline davetlisiniz. Gezi Parkını korumak amacıyla kurulan derneğin organize ettiği etkinliğe bir çok sanatçı ve topluluk destek veriyor. Akşam gerçekleşecek konserlerde Bulutsuzluk Özlemi, Korhan Futacı, Yasemin Mori ve Büyük Ev Ablukada sahne alacakmış. 1. Taksim Gezi Parkı Festivalinin ayrıntılı programı aşağıda verilmiştir.


Program

12.00 - Festival Açılışı (Milletvekilleri, sanatçılar, basın ve halkın katılımıyla)

12.00 - 18.00 - Gündüz Sahnesi

ENTEGRE Sokak İşi Performans Topluluğu
KOMİK GÜNLER Müzik Topluluğu
SAMBİSTANBUL Perküsyon Topluluğu
AHMET BEYLER Müzik Grubu
KABİLE Juggling Topluluğu
SAHNE HAL Tiyatrosu
ÇIPLAK AYAKLAR Kumpanyası
CANDAN BAŞ Dans Sanatçısı
ÇETE Tiyatro Performans
İLKER KILIÇER Pandomim Sanatçısı
MUZİKA RETORİKA Kabere Topluluğu

18.00 - 24.00 - Akşam Sahnesi

SATTAS REGGAE BAND - 18.00
KOLEKTİF İSTANBUL - 18.35
TAHRİBAD-I İSYAN - 19.10
BULUTSUZLUK ÖZLEMİ - 19.45
YASEMİN MORİ - 20.20
LUXUS - 20.55
KORHAN FUTACI - 21.30
YAŞAR KURT - 22.05
BÜYÜK EV ABLUKADA - 22.40
YOLDA - 23.15

8 Nisan 2013 Pazartesi

Rahmi M. Koç Müzesi

Yıllardır varlığından haberdar olduğum, kaç defa önünden geçip bir gün gezsek şu müzeyi dediğim Rahmi M. Koç Müzesi'ne geçtiğimiz hafta bir arkadaşımın kültürel etkinlik yapalım diye tutturması üzerine gitmeye karar verdik. Koleksiyonların büyük kısmının Tarihi Hasköy tersanesinde açık ve kapalı alanlarda sergilendiği müzeyi havaların ısındığı bugünlerde gezmek çok keyifli oldu.

Rahmi M. Koç Müzesi

Müze, her yaştan ziyaretçinin ilgisini çekebilecek şekilde düzenlenmiş. Mesela müze girişinin iki yanında uzanan salonlarda bulunan, ışıl ışıl parlayan klasik araba koleksiyonları herkes için oldukça ilgi çekici. Klasik modellerin dışında ilk otomobil örneklerinden olan buharlı otomobilleri de görebilirsiniz.






Rahmi M. Koç Müzesi
Tersanenin limanında ve kapalı salonlarda sergilenen denizcilik koleksiyonu ahşap kayıklardan, Türk takasına, Fenerbahçe vapuruna uzanan parçalarıyla müzenin bir diğer gezmekten keyif aldığım bölümü. Burada Türk donanmasında görev almış TCG Uluçalireis denizaltısı da gezilebiliyor. Girişte biletlerimizi alırken ekstra bir ücret ödeyerek rezervasyon yaptırdığımız rehber eşliğinde denizaltı gezisi bizim için ilginç bir deneyim oldu.



Müzenin hediyelik eşya dükkanına da çıkışta mutlaka uğrayın. Müzede sergilenen parçaların model oyuncaklarını buradan edinebilirsiniz, ancak malum biraz pahalı. Ben günümüzde kullanılan iki tekerlekli bisikletlerin atası sayılan ilginç bisikletin resminin parşömen üzerine basılı olduğu bir kitap ayracı aldım. Müzenin içindeki makinalarda kendi hatıra paranızı hazırlayabiliyorsunuz.





5 Nisan 2013 Cuma

Moonrise Kingdom (2012)

Wes Anderson’ın iki sorunlu çocuğun aşk hikayesini anlattığı 1960’larda geçen filmi Moonrise Kingdom, oyuncuları, görselliği ve müzikleri ile en favori filmlerim arasına ilk sıralardan bir giriş yaptı diyebilirim. Filmde iki sevimli ve yetenekli çocuk oyuncu Jared Gilman ve Kara Hayward’a usta oyuncular Edward Norton, Bruce Willis, Bill Murray, Frances McDormand, Tilda Swinton ve tabi ki bir Wes Anderson klasiği olarak Jason Schwatzman eşlik ediyor. 

moonrise kingdom

Küçük izci Sam Shakusky’nin kamp yaptıkları adada yaşayan Suzy Bishop ile yaşadıkları masum bir o kadar da heyecanlı aşk ve firar hikayelerini izliyoruz filmde. Anne ve babasını bir kazada kaybeden Sam, koruyucu ailelerin yanında yaşayan, çevresi tarafından sevilmeyen bir çocuktur. Suzy, mutsuz anne babası ve üç küçük kardeşi ile birlikte Penzance Adası’nda yaşamaktadır. Suzy de Sam gibi yaşıtlarıyla anlaşamayan, ciddi ve olgun bir kızdır.

Adanın kilisesinde düzenlenen gösteri sırasında kuş kostümleri giyen kızların hazırladığı kulise dalan Sam, Suzy’i fark eder. Bu ilk karşılaşmalarında Sam’in Suzy’e “What kind of bird are you?” diye sorması (dünyanın en sevimli tanışma sorusu olsa gerek) üzerine tanışırlar. Hayatın erken olgunlaştırdığı Sam’in konuya direkt girmeyi seven bir tarzı var. İkilinin bu şekilde başlayan arkadaşlıkları mektuplaşma şeklinde devam eder ve birbirlerinin ne kadar mutsuz olduğunu görünce sıkı bir kaçış planı yaparlar. Ancak iki küçük çocuğun ortadan kaybolması üzerine hemen Suzy’nin ailesi, kamp lideri ve diğer izciler, ada polisi ve sosyal servis peşlerine düşer ve adada heyecanlı bir kovalamaca başlar.

Moonrise Kingdom
Moonrise Kingdom

Filmde tüm karakterler, dekorlar ve kostümler o kadar özenerek hazırlanmış ki hangi birini anlatsam bilemiyorum. Suzy’nin evden kaçarken yanına aldığı kitapların kapakları bile özel olarak tasarlanmış. Bu görsel güzelliğe eşlik eden müzikler de filmin tadını kat kat arttırıyor. Wes Anderson’ın son filmi Fantastic Mr. Fox’da birlikte çalıştığı Alexandre Desplat’ın bestelediği yedi bölümden oluşan hava koşullarına göre coşkusu değişen müzikleri sahnelerle müthiş bir bütünlük sağlıyor. Filmin öne çıkan ve kafamda filmle bütünleşen soundtracklerinden Françoise Hardy’nin  seslendirdiği Le temps de l'amour benim gibi tekrar tekrar dinlemek isteyenler için aşağıda verilmiştir.